// body elementide aşağıdaki şekilde düzenlenmelidir. ...
top of page
Yazarın fotoğrafıÖmer Sarikaya

HUKUK VE YAPAY ZEKA

İnsanlık doğumundan itibaren kendini geliştirmektedir. 21.yüzyıla damgasını vuran teknoloji gelişmeleriyle beraber insanlık için yeni bir çağ başlamaktadır. Bu, kendi kendine karar verebilen ve gerçekleştirebilen otonom varlıkların yer aldığı bir çağ olacaktır. Bu çağın oluşmasında etkisi olan teknolojik gelişme ise yapay zekadır.


Yapay zekâ, teknolojinin gelişmesiyle insan hayatının vazgeçilmez bir parçası haline gelecektir. İnsan hayatının her noktasında artık yapay zekâ yer almakta ve bundan dolayı yapay zekasız bir insan hayatı düşünülemeyecektir. Böyle bir değişimle beraber insan hayatının sıkıntısız ve öngörülebilir bir şekilde devam edebilmesi için gerekli hukuki düzenlemelerin yapılması bir zorunluluktur.


2022 yılı itibariyle devletlerdeki hukuki düzenlemelerin çok az bir miktarı yapay zekâ ile ilgilidir. Yapay zekâ günümüzün teknolojisinin gelişmesi ile daha yeni yeni sorumluluk hukuku kapsamında tartışılmaya başlanmıştır. Otonom bir şekilde hareket eden yapay zekalar eğer toplum içerisinde yer alacaksa toplumla uyumlu bir şekilde hareket etmeli ve gerçekleştirdiği fiillerin sonucuna katlanmalıdır. Kişilik sahibi olan otonom bir varlığın toplum içerisinde karşılıklı diğer kişilerle iletişim kurup ve bazı yerlerde menfaatlerinin çatışması durumunda onların menfaatlerini gözetebilecek ve aynı zamanda kendi menfaatlerini de koruyabilecek bir sorumluluğa sahip olmaları gerekir. Günümüzde otonom yapay zekaların sorumluluk sahibi olmaları için kişilik verilip verilmemesi bir tartışma konusudur. Bu konuda öğretide birçok görüş atılmıştır. Bağlayıcı olmayan, tavsiye ve öneri niteliğinde olan hukuki kararlar verilmiştir.

Ø Yapay Zekâ Nedir?

Teknolojik gelişmeler insanlık tarihinin her alanında yer almıştır. Yapay zekâ kavramı ise ilk olarak 1950’li yıllarda kullanılmıştır. Alan Turing ve John V. Neumann tarafından günümüz bilgisayarlarının temelleri atılmıştır. Makineler ile insanlar arasındaki farkın anlaşılması bakımından ise Alan Turing tarafından Turing Testi ortaya koyulmuştur. 1956 yılında ise John McCarthy tarafından “yapay zekâ” kavramı ilk olarak kullanılmıştır.

  • Turing Testi: Alan Turing tarafından yayınlanan “Computing Machinery and Intelligence” adlı makalede şöyle bahsedilmiştir: “Oyun üç kişi ile bir kadın, bir erkek ve cinsiyeti önemsiz bir sorgulayıcı kişi ile oynanmaktadır. Sorgulayıcı kişi, diğer iki kişiden farklı bir odada bulunmaktadır. Sorgulayıcı kişi için oyunun amacı, iki kişiden hangisinin kadın hangisinin erkek olduğunu bulmaktır. Onları X (kadın) ve Y (erkek) olarak etiketleyip oyunun sonunda “Kadın, A’dır ve Erkek, B’dir” ya da “Kadın, B’dir ve Erkek, A’dır” demektedir. Sorgulayıcının A ve B’ye soru sormasına izin verilmektedir. Ses tonunun sorgulayıcıya yardım etmemesi için cevaplar yazılı olmalı, dahası, daktilo ile yazılmalıdır.” Turing, devamında “oyundaki A tarafını bir makine oynasa ne olurdu?” sorusuna yönelmektedir. Bu durumda sorgulayıcı kişi, makine ve insan arasında ayrım yapamazsa, makinenin insanın kabul edilebilir seviyede bir simülasyonu olabileceği söylenebilmektedir.

Yapay zekâ, insan düşüncesini ve davranışlarını geliştirebilen ve bu düşünce ve davranışların yerini alabilen sistemlere denilmektedir. Yapay zekâ, günümüzde artık aynı insan gibi dış dünyadan algıladığı her türlü veri ve deneyimi kullanarak öğrenip ve akabinde somut olaya uygulamaktadır. Bu tarzdaki otonom sistemler günümüzde otomobiller, fabrikalar, ev ve ofislerde ve hatta askeri alanda geliştirilmekte ve kullanılmaktadır.


1956 tarihinden itibaren her geçen sene gerek devlet desteği gerekse devlet desteği olmadan yapay zekâ üzerinde birçok çalışma yapılmıştır ve günümüzdeki haline gelinmiştir. Her geçen gün daha da ilerleyeceği hakkında şüphe yoktur. Günümüzde artık yapay zekâ, tamamen kendi kendine hareket edebilen ve karar verebilecek hale gelmesinden dolayı toplum tehlike altındadır. Çünkü kendi kendine karar verebilen yani otonom halde bulunan varlıkların toplum içerisinde bulunması ve bunlardan gelebilecek zararların nasıl giderebileceği sorunu ortaya çıkacaktır. Toplumu etkileyen her türlü durumun ardından gelen hukuki düzenleme gereksinimi bu durumda da ortaya çıkmıştır.


Ø Hukuk ve Yapay Zekâ İlişkisi

Hukuk, insanlar tarafından oluşturulan ve toplumu düzenleyen bir kurumdur. Hukuk sayesinde toplumda bir düzen ortaya çıkmıştır. Şüphesiz hukuksuz bir toplumda düzenden söz etmek imkansızdır. Toplumu etkileyen her durum eninde sonunda hukuki açıdan düzenlenerek toplum içerisinde bir düzene bağlanmıştır. Tabii bu hukuki düzenlemeler ve teknolojik gelişmeler olurken etik açıdan da dikkat edilmektedir.


Teknolojinin geliştiği ve üretildiği ülkelerde hukuk bu gelişime ayak uydurmak zorundadır ve gerekli hukuki düzenlemeleri yerine getirerek teknolojinin topluma uyum sağlamasında yardımcı olmaktadır. Yapay zekâ konusu şüphesiz toplumu her bakımdan etkileyen bir durumdur. Çünkü insanların eylemleri, başka bir varlık tarafından yerine getirilmekte ve eylemleri kolaylaşmaktadır.


Türk ve Dünya hukukunda genellikle kişiler ve nesneler düzenlenmektedir. Kişiler, sorumluluk sahibidir ve gerçekleştirdiği fiillerden dolayı sorumlu tutulabilirler. Hukuken kabul edilen kişi kavramı; varlıkların statüsü, ehliyetleri, kişisel durumlarını içerisine alan bir kavram olarak kabul edilmektedir. Nesneler ise kişilere bağlı olmakta ve bunlardan dolayı bir sorun durumunda kişiler sorumlu olmaktadır. Kendi kendine karar verebilen otonom makinelerin/sistemlerin yer aldığı bir toplumda, bu otonom sistemlerin kişiler-nesneler ayrımından hangisine gireceği kararı verilmeli veya yeni bir düzenleme yapılması gereklidir. Öğretide bu konuda birçok tartışma yer almaktadır.


Ø Yapay Zekanın Hukuki Statüsü

Şüphesiz eğer yapay zekâ sistemler insanların yöneltmesi sonucunda bir fiil meydana getiriyorsa bu fiillerden elbette o kişiler sorumlu olacaktır. Böyle bir durumda yeni bir hukuki düzenleme yapılması -Türk hukuku açısından- gereksiz olacaktır. Ancak teknolojinin gelişmesi ve yapay zekâ sistemlerinin otonom hale gelmesi yani kendi kendine karar verebilen ve fiiller icra edebilen bir varlık haline gelmesi sonucunda artık insan kontrolünden çıkmakta ve kendileri ayrı bir varlığa dönüşmektedir. Böyle bir durumda bu otonom sistemlerin kararlarından ve fiillerinden sorumlu olup olmayacağı konusunda hukuki bir düzenleme bulunmamakta ve bu durumda bir boşluk ortaya çıkmaktadır. Bu boşluğun teknolojinin gelişmesine paralel bir şekilde doldurulması şarttır çünkü bu durumun toplumda yaygınlaşması ve sonuç göstermesi durumunda birçok mağduriyet yaşanabilecektir.

Yapay zekalara hukuki bir kişilik verilmesi durumunda hak ve borç altına girebilecek ve gerçekleştirdiği fiillerinden dolayı sorumlulukları doğabilecektir.


Robotik araştırmalarda bulunan ve robotik alanların düzenlenmesi konusunda çalışmalar yapan kurumlar tarafından hukuki boyutu da tartışılmaktadır. Günümüzde henüz bağlayıcılığı bulunan bir karar alınamamıştır ancak tavsiye niteliğinde görüşler bulunmaktadır.

Öğretide ve bazı hukuki örgütlerden birçok görüş ortaya atılmıştır. Bu görüşlerden şöyle bahsedilebilir:

  1. Eşya yaklaşımı: Bu görüşe göre yapay zekâ bir hak süjesi değil, yalnızca hukukun kişilik tanıdığı kişilerin mülkiyet hakları altında yer alacak bir varlık statüsünde yer almaktadır. Aynı insana ait bir alet gibi değerlendirilecektir. Tamamen otonom bir yapay zekanın ortaya çıkması durumunda bu görüşü kabul etmek sorun yaratacaktır.

  2. Köle yaklaşımı: Bu görüşe göre yapay zekâ sistemleri insanın kölesidir ve emirlerini yerine getirmektedir. Böylesine bir görüş etik açıdan sakıncalıdır. Çünkü daha yüzyıllar öncesine kadar kölelik kavramı yer almaktaydı ve bundan dolayı insan hakları çiğnenmekteydi. Böylesine bir kavramın tekrardan hukuk literatürüne girmesi sakıncalıdır.

  3. Tüzel kişilik yaklaşımı: Bu görüşe göre yapay zekanın niteliğine göre kişi olarak değerlendirilmesi gereklidir ancak felsefi açıdan gerçek kişi olarak değil, tüzel kişi olarak değerlendirilmesini savunmaktadır. Çünkü bu durumda tüzel kişiliğe sahip bir yapay zekanın onu icat eden insan tarafından yönetilmesinin aynı dernek/şirket yönetimine benzetilmektedir. Ancak dernek/şirket tanımları ve tüzel kişilik tanımlarının detayına inildiğinde yapay zekaya uymadığı ortaya çıkmaktadır. Çünkü dernek/şirketler kendilerince karar verememekte, onların yöneticileri tarafından karar verilmektedir. Ancak yapay zekanın otonom hale gelmesi durumunda kendi kendisine karar verecektir ve icat eden kişinin kontrolünden tamamen kurtulacaktır.

  4. Elektronik kişilik yaklaşımı: Avrupa Parlamentosu Hukuk İşleri Komisyonu tarafından 27 Ocak 2017 tarihinde “Robotikler Hakkında Medeni Hukuk Kuralları Tavsiye Raporu” yayınlanmıştır. Bu rapora göre otonom yapay zekâ sistemlerine “elektronik kişilik” verilmesi ve kendine özgü bir kusursuz sorumluluk hali getirilmesi tavsiye edilmektedir. Bu durumda gerçek kişi – tüzel kişi – elektronik kişi olmak üzere üç tür kişilik kavramı ortaya çıkacaktır.

Ø Yapay zekaya “Elektronik kişilik” verilmesi mantıklı mı?

Robotikler Hakkında Medeni Hukuk Kuralları Tavsiye Raporu”nda yapay zekanın özerk kararlar alabildiği durumlarda geleneksel hukuk kurallarının (sorumluluk, kişilik bakımından), yapay zekanın neden olduğu zararlar karşısındaki yasal sorumlulukların doğumunda ve tespit edilmesinde yetersiz kalacağı belirtilmiştir. Rapora göre, yapay zekanın teknolojinin gelişimiyle birlikte artık insandan bağımsız bir şekilde dış etkenlerden deneyimlediklerini öğrenerek somut olaylara uygulaması durumu geleneksel hukuku aşmaktadır. Çünkü kendi kendine hareket eden bir varlığın başka bir kişi altına tahsis edilmesi ve bunlardan dolayı sorumluluğun o kişiye yüklenmesi ahlaki ve etik açıdan da yanlıştır. Böyle bir duruma karşı Avrupa Parlamentosunun Raporunda “elektronik kişilik” verilmesi ve otonom kararlardan dolayı sorumluluğun kendine özgü bir kusursuz sorumluluk olması tavsiye edilmiştir.

Raporun devamına ve özetine bakılacak olursa;

  • Günümüz şartlarında tamamen otonom hale gelebilen varlıklara rastlanılmamaktadır ancak hata sonucunda kişinin kontrolünden çıkıp hareket edilmesi durumunda bazı zararlar yaşanmaktadır. En azından şu anki süreçte sorumluluk yapay zeka-insan arasında paylaşılmalı veya insana yüklenilmelidir.

  • Sorumluluk tespitinden sonra, yapay zekanın özerk faaliyetlerinin denetimi ve değerlendirilmesi yapılmalıdır. Ortaya çıkan zarar ile yapay zekanın otonom davranışı arasında nedensellik bağına bakılmalıdır.

  • Yapay zekanın otonom davranışlarından dolayı ortaya çıkan zararlardan tazminat verilmelidir ve bu tazminat kısıtlanmamalıdır.

  • Yapay zekaya uygulanacak hukuki düzenlemeler mutlaka tüm robotik araştırma ve geliştirme projelerinde çalışanlarla beraber tartışılmalı ve değerlendirilmelidir.

Ø DEĞERLENDİRME

Yapay zekâ, hukuk sistemlerinin neredeyse hepsinde halen eşya statüsünde değerlendirilmektedir. Bundan dolayı yapay zekanın neden olduğu bir zarardan dolayı otonom sisteme şahsi bir sorumluluk yüklenemez. Ancak kusurlu-kusursuz sorumluluk açısından değerlendirilirken kusur tespitinde diğer kusur hükümlerine kıyas yoluyla çözüm yoluna ulaşılabilir (adam çalıştıranın sorumluluğu, ev sahibi, hayvan bulunduranın sorumluluğu vs.).


Avrupa Parlamentosu Hukuk İşleri Komisyonunun “Robotikler Hakkında Medeni Hukuk Kuralları Tavsiye Raporu” ile yapay zeka sistemlerine “elektronik kişilik” tanınmasını ve otonom sistemlerden dolayı ortaya çıkan zararlardan dolayı insanların sorumlu tutulmasına devam edilmesini; sorumlu kişilerin tespitinden sonra ise kusur tespitin durumunda yapay zeka sistemlerin durumunun ve özelliklerinin değerlendirilmesini ona göre sorumluluğun karşılığı olarak tazminat hesaplamasına gidilmesini önermektedir.


33 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page